17 Mart 2010 Çarşamba

indiltere ye gidelim

nil gunlerdir tutturmuş, ingiltere ye gidelim die
dün gece, yatıcaz, anne, ingiltere ye gidelim dedi
tamam kızım, yazın gidicez dedim
ama anne, şimdi gidelim dedi
ahaha işin komiği de bana da mantıklı geldi bi an
dedim ne var, bi bilete bakar
sona aklıma geldi, pasaportum da yok
zaten hava da soğuk
yani az kalsın gelioduk dün gece  =p
birden kapınızda belirirsek şaşırmayın.
bu seromoninin ikinci bölümü de şu şekilde oluyor genelde:
anne o zaan (yani eğer şimdi ingiltere ye gidemeyeceksek), deniz kızına gidelim
calliou da gelsin
yüzeriz
hitmet dede de yüzebilir
yunus balığı da yüzsün mü bizimle
hadi gidelim
aahahhaha
var yaa
eet yaa, işte böyle olması lazım, tıpkı ceri gibi
hadi gidelim...

15 Mart 2010 Pazartesi

nil'in mozart'i

pazar günü nil tutturdu: "anne mozart a gidelim". kızım mozart ne diyoruz, cevap yok hadi gidelim, hadi gidelim. Mozart ve Beethoven biliyor, baby einstein dvd lerinden. müzük, müzük diyo. Yani mozart demesinde bir gariplik yok. Ama sokakta mozart ın işi ne? biz daha o ne kızım, kedi mi köpek mi vs derken gitti paltosunu aldı, eline de benim ayakkabılarımı almış, hadi anne mozart a gidelim, hadii diye. neyse, yürüyüş olmuş olur dedim, apar topar çıktık üçümüz. bi yandan yürüyoruz, bi yandan da mozart ne kızım falan diyoruz. gidelim dio, yürüo. ehehe, biz de ne çıkacak sonunda diye peşinde. Neyse gittik gittik, moda yı bilenler bilir, dondurmacı ali nin köşeye geldik, döndük çay bahçelerine doğru. nil hala mozart mozart dio. nil dedim, mozart nerde, hihihi diye güldü, mozart yok, parka gidelim. ahahhaa yani bacak kadar çocuk babasıyla beni, parka gitmek için kekledi. park dese belki hava soğuk falan diyeceğiz götürmeyeceğiz ahahah. parkta sallanırken de diyo ki, anne beethoven, mozart, kurbağa ahaha. neyse böylece bir park+çay bahçesi keyfi, soğuğa rağmen, yapıp eve döndük. nil dönerken yolda hala annee, mozart yok, hihihhihi diye gülüuordu.
nası yaa?

8 Mart 2010 Pazartesi

prima çocuk bezi resimleri

Her birimizin bebekle birlikte daha önceden hayatımızda olmayan bebek markaları ile ilişkisi başlıyor bebekten sonra. Hele çocuk bezi bunların en önemlilerinden biri. Çevremde huggies'çi anneler, molfix'çiler, prima'cılar gibi çeşitli marka bağımlısı anneler var. Kimi anneler ise hiç araştırma ve denemeyle uğraşmadan çevreden kendilerine tavsiye edilen ilk bezle başlıyorlar ve öyle bitiriyorlar olayı. Ben sanırım hem birinden, hem de öbüründenim =p, ne demekse... Prima ile ilgili marka algım çok iyi olduğundan düşünmeden prima ile başladım bebek bezi olayına. Çok da rahat ettik. Bir dönem nil'de bayağ bir pişik oluyordu. Bir arkadaşım, prima çok pişik yapıyor, değiştireceğim dedi ve başka bir markaya geçti. Ben de, acaba olur mu, denemeliyim deyip, çeşitli markaları test ettim. Beni en çok şaşırtan, o çok iyi bildiğimiz huggies'i kullanırken sık sık bezin dışına taşmış ıslaklıkla karşılaşmam oldu. İşin ilginç tarafı, bunu anlattığım huggies çi arkadaşlarımın hiç biri böyle bir duruma rastlamamış. Yalnız, karşı komşum, amerikalı ailenin de benzer bir problemi olmuş ve çooook şaşırmışlar. Çünkü anlattıklarına göre amerika'da, yaşadıkları bölgede (texas) huggies en iyi marka algısını gayet başarıyla yerleştirmiş ve kullanan herkes de memnun. Tatile gittiklerinde orada hep huggies kullanıyorlar. Ama dönünce burada denemeye kalktıklarında ıslaklık dışarı taştığından başka markalara geçmek zorunda kalıyorlar. İlginç. Herneyse, sonuçta ben prima ya geri döndüm. Pişik oluşturduğu tezi de testlerimde gördüğüm üzere gayet saçma. Sonuçta gayet memnunum. Tek bir şey dışında. Doğumdan beri hiç problem olmayan bir olay 2 yaşına geldiğimiz bugünlerde (1.5 yaşında başladı) bayağ problem olmaya başladı. O da şu: Her primanın üstünde çocukların hoşuna gidebilecek kedi, maymun, koala, köpek, tırtıl gibi resimler var. Bunlarda problem yok. Yalnız bayağ bir bezin üzerinde de çocuk resimleri var. İşhte problem olan onlar. Nil mümkünse maymun, yoksa diğer hayvanları taktırmayı kabul ediyor. Ama çocuklu olanları asla ve asla istemiyor. Bilmiyorum diğer çocuklarda da var mıdır, ama biz her pakette önce hayvan resimlileri bitirip, sonra çocuk resimlileri taktırabilmek için inanılmaz mücadele vermek zorunda kalıyoruz. Hayır onlar da kötü değil, ama nedense nil istemiyor. Aslında bence haklı. Hayvanlar gayet şirinler. Çocuklar ise tanımadığı çocuklar, neden istesin ki. Diğerleri o kadar şirinken. Ama işin kötüsü paketin yarısını atmamız mümkün olmadığından, bazen çaktırmadan, ya da kandırarak, bazen de kavga döğüş, çocuklu olanları kullanmak zorunda kalıyoruz. Hayır bi de çok akıllandı. Sadece takılanı değil, üstünden çıkanı da kontrol etmek istiyor. Çocuklulardan takılmadığından emin olmak için. Gayet zor bir durum.

Ümit ediyorum bizim bez problemimiz yaza kadar biter. Ama procter & gamble a bu konuda bir araştırma yapmalarını tavsiye ederim. Bizim yaşadığımız zorluğu yaşayan başka aileler de olabilir. Tahmin ediyorum prima adı yavaş yavaş kalkıp, tüm dünyada ki ismi pampers a geçiş yapacaklar. Bu arada bez üstünde yer alan "art work"ler bir elden geçebilir. Gerçi çocuklar dışında hiç bir problemimiz yok. Hatta aşağıda oyun oynayan figürleri de önemli değil. Sadece ön tarafta ortada yer alan figürlerde hayvan resimleri dışında bir resim kullanılmamasını tavsiye ediyorum.

tubikler

Nil'in bugünlerde seyrettiği bir ikinci tv programı da "teletubbies", Nil'in deyimiyle "tabikler"  ehehe. Caillou'dan da beter. En azından zararlı bir öğe içermiyor. Sadece benim için biraz iç sıkıcı, doğal olarak. Bugün kendimi hiç durmadan baştaki şarkısı, tinky winky, dipsy, laa-laa ve po (sırasıyla mavi, yesil, sarı ve kırmızı olan) diye şarkı söylerken yakalıyorum. Birazdan gösterim başlasın diip göbeğimi de öne çıkarıcam... Bir dönem çok duyuyordum bu tabikleri her yerde. Neyse atlattık o döneme yetişmedik falan diye seviniyordum ama çocuklar hiç belli olmuyor walla, her döneme yetiştiriyorlar insanı  =]. Tüm seri içinde tek beğendiğim tabi diyarında, evlerinin içinde yaşayan elektrikli süpürge. Eheh, tahmin ediyorum yapımcıları da sıkılımış, olaya biraz eğlence katmak istemişler. Bu çok az gördüğümüz kahramanın mimikleri vs gayet eğlenceli. İzlemeye mecbur kalırsanız, benim gibi, tavsiye ederim, elektrik süpürgesine dikkat edin fakat mümkünse hiç başlamayın derim ben.

nil in `abla` olma kriteri

nil'e 2 yaşına kadar sürekli olarak, sen büyüdün, abla oldun, artık bırak memeyi dendi. Teyzesi, dededi, annanesi, babanesi, yani herkes dedi. Ama hiç birisi, çok sevdiği lila, özgül, kaan üçlüsü kadar etkili olmadı. Bir söylediklerinde tam 2 gün dayanabildi memesiz kalmaya. Sonra biraz zor geldi, tekrar istedi. Ama 2 yaşın ertesinde, emine teyze siyle birlikte yırtılan emziği attılar. Biraz ara ara mızıklandı, ama hiç bir seferinde olay çıkarmadı kendi attığı hatırlatılınca. Dün akşama kadar da bu olay yokmuş gibi yaptık, hatırlatmamak için. Ama dün lila, özgül ve kaan bizdeydi. Bir ara nil'e bak sen artık ablasın, tuvalete oturman lazım falan diyorlardı. Birden döndü, dedi ki, ama ben artık ablayım, mememi attım ki. Yaaa  =] benim kızım artık abla, memesini attı. Gerisi de yavaş yavaş olacak. Sağolasın lila abla =]

5 Mart 2010 Cuma

bana ne aldın?

Doğum gününden bir sonra ki haftaydı sanırım. Eve dönerken aklıma geldi, nil çünkü arada sırada "ne istiyorsun" denilince "sakız" der, nil'e bir sakız aldım. Büyük bir hevesle eve geldim. Ev de kalabalık, nil hiç bana yüz vermiyor. "Nil, bak sana ne aldım" dedim. İlgisizce yerinden kalktı, yanıma geldi, elini uzattı. "Ne aldın" dedi. Bak dedim, anne sana sakız aldı. Çok sevinecek diye bekliyorum. Nil eline sakızı aldı, çevirdi, baktı, baktı ve dedi ki: "Bi donduuma almadın mı?"

nil pazarlık yapıyor

Bunu unutmadan yazmam lazım. Doğum gününden bir hafta önce. Nil'e doğum gününde giymesi için elbise bakıyoruz annanesiyle beraber. Bir dükkandan içeri girdik. Her taraf çocuk kıyafeti dolu ve tabi benim süslü kızım bayılıyor böyle yerlere. Hemen gitti elbiseleri incelemeye başladı. Sonra, herhalde çok beğendi, bir tanesini tuttu, satıcı kadına bakarak "bu kaça" dedi. Biz kırıldık tabi gülmekten, nerden öğrendiyse. Kadın ciddiye alıp cevap verdi, "13 lira" diye. Bizim ki de, sanki çok anlarmış gibi, bakışlarını elbiseye çevirdi, sanki değer biçiyor eder mi etmez mi diye, kafasını sallayarak "hmmm" dedi. Eheh bir sonra ki adım pazarlık sanırım, ama daha 2 ye gelmeden o kadarı da ayıp olurdu di mi? =]

nil, red

nil uzun zamandır ingilizce bazı kelimeleri biliyor. sebebi ise caillou öncesi hayatımızda ara sıra bir ingilizce öğreten cd izlemesi. Ingilizce öğreten derken, yani toplasan 20-30 kelime sadece, bebekler için"miş" Tabi yan komuşumuzun amerikalı olması, iki çocuklarının (biri nil den az büyük, biri de az küçük) türkçe bilmemesi ve sürekli bir arada oynamaları da etken.
Bugün emine hanım çamaşır asarken nil emine hanım ın o anda asmakta olduğu tshirt ü gösterip: "emine, bak, kırmızı, red" demiş. Ehehe, emine hanım da arkasından tekrar etmiş, red diye. Nil cevap vermiş, hayır, öyle değil, red. Emine hanım bir daha red demiş. Nil de cevap vermiş, tamam, başardın ahahahaha
yani sizin anlayacağınız, benim kızım ingilizce bilmekle kalmayıp, bir de öğretiyor  =p

nil ve caillou

hep diyorum ki, nil in yaptiklarini yaziim
sona unutucam
ama gel gor ki yazmiorum
ve unutuorum
o yuzden aklima geldikce yazmaya karar verdim

caillou'yu biliyorsunuzdur. Daha doğrusu ancak bu zamanlarda küçük çocuğunuz varsa bilme ihtimaliniz var. Yumurcak TV denen bir kanalda (sanırım uyduda var?) bolcana yayınlanıyormuş. Dolayısıyla bütün çocuklar hastası. Benim gibi bu kanala sahip olmayanlar da olanlardan binbir tavsiyeyle duyuyor. Ben de merak edip bir dvd sini aldım bir iki ay önce. Büyük hata =] sakın denemeyin. Herkesin bayıla bayıla anlattığı bu caillou ya çocuklar hakkaten hasta oluyorlar ve 24 saat izlemek istiyorlar. Birincisi bu çok kötü. İkincisi de, her ne kadar bu çizgi dizi anne-babalara da örnek davranışları öğretiyor denilse de bence ondan önce çocuğunuza o zamana kadar bünyesinde barındırmadığı her türlü aksaklığı aşılıyor. Örnek, karanlıktan korkmak, seslerden ürkmek, her şeye ağlamak, istemiyorum-istemiyorum diye bağırmak, tekrar her şeye ağlamak, seni sevmiyorum demek, köpeklerden korkmak vs vs. Her ne kadar caillou her maceranın sonunda bu durumu aşsa da çocuğunuz aşamayabilir. Karşılaştığı bu yeni olgu daha önceden düşünmediği bir şeyi düşünmeye veya taklit etmeye diyelim, sevk edebilir. Velhasıl, nil artık problemlerini ağlayarak halletmeye çalışıyor, çünkü caillou öyle yapıyor. Ben de bu konuyla iligili okuduğım tüm kitap, blog, araştırma, tavsiyelerle ağlamakla hiç birşey çözemeyeceğini göstermeye çalışıyorum. OK anlıyor. Sonra bir caillou seansı ve davranış tekrarı daha. Herneyse, sonuçta olan oldu ve Nil caillou ya bayılıyor. Sokaklarda carboard larını topluyor bulursa, her türlü üzerinden caillou resmi olan şeye tapıyor ve alınmasını istiyor ve gün içinde en az 20 kere caillou izlemek istediğini tekrar ediyor. Dün ona bir tane caillou bebeği aldık. Hani bu kadar karşısın, oldu mu şimdi diyebilirsiniz. Ama bence süper oldu. Aslında çok istediği için pes edip aldık. Ama nil artık sürekli caillou seyretmek için çırpınmıo. Nasılsa caillou yanında. Ona da yemek yediriyor, beraber uyuyorlar, beraber oynuyorlar. Hatta bu gün emine hanım nil'i şöyle derken duymuş: "Üzülme caillou, annemiz işe gitti, akşama gelecek" =] Hem üzücü, hem de komik tabi. Bunu bana gündüz emine hanım işteyken telefonda anlatmıştı. Bu akşam ben de şöyle bir şeye şahit oldum: Nil almış caillou'yu beraber yatıyorlar, uyuyacaklar yani. Bana diyor ki, caillou benim kardeşim, çok seviyorum. ahahhaa. dedim ki, nil, bebek kardeş ister misin? Hayır dedi, istemiyorum, benim kardeşim var, caillou. Ama dedim, hani bebek, mama veririz, oynarız, seversin, sona büyüyünce o da seninle oynar, hani dışarda bebek sevdin ya, onun gibi evde olur. IIhh, hayır, istemem dedi. Sonra ben tabi bunun üzerine annane, çiğdem falan bu dediklerini telefon açıp anlattım bir zevkle. Sonra nil dedi ki, caillou benim en iyi arkadaşım. Nil dedim, caillou kardeşin değil mi? hayır dedi, en ii arkadaşım. eheheh o kadar kardeş istemiyor yani. ne olur ne olmaz  =p artık aklı neye eriyor bilmiyorum ama evde başka bebek istemediği kesin. Büyünce de bunun hesabını soracağı daha da bir kesin.

Bunlar da var...

Related Posts with Thumbnails